AH BENİM DE KOLUMDA KOCAMAN Bİ’ SAAT OLSAYDI,
BÖYLE ÇOCUK GİBİ KALMAZDIM O VAKİT…

Aile büyüklerinin de olduğu bir masadayız. Sürekli anlatıyor, konudan konuya büyük bir maharetle atlayarak konuşuyor. Konuşurken kocaman saati, yaşayan bir canlıymış gibi duruyor kolunda. Ara sıra “aslında” diye başlayan bir-iki titrek laf etmeye kalksam, lafı hemen ağzımdan alıyor. Aynı yaştayız. Ama sanki şimdi benim değil, masadaki büyüklerin arkadaşı olmuş. Ben artık sadece büyükler için değil, onun için de bir çocuk olmuşum. Nasipsiz, ham, ergen kalmışım. Bir ara elleri birbirine kavuşmuş, dirsekleri masaya dayanmışken yani saati süper gözükürken, bana bakıyor. “Sen neler yapıyorsun?” diyor. ‘Hayat ağırdır yavrum’ bakışları bunlar; ‘sen değil benim önemli olan’ sorusu bu. “Çalışıyoruz işte..” diyorum. Bu cevabı tam 22:34 te veriyorum ona. Saati gözlerimi alıyor. Ve bir çocuk gibi, şu an bile yazarken içimi bulandıran o salak soruyu soruyorum: “Saat yeni mi??”

…Hayatın iş bilir taraflarına doğru aniden büyümüş adamlar karşısında, dediklerimle, giydiklerimle, hal ve hareketlerimle ortamlarda “çocuk gibi kalmak laneti” daha önce de birkaç defa yaşadığım bir duygudur. Aynı yaşlarda olduğum insanların, onları görmediğim yıllar içinde yaşadıkları muhteşem değişimler, dünyaya adapte olmuş yeni versiyonları beni her seferinde afallatmıştır.

Yıllar sonra, hiçbir şey değişmemiş gibi konuşabilmenin mümkün olmadığını, neşeyle girdiğim muhabbetlerden, “ee neler yapıyosun başka” gibi ara başlıkları duydukça soğuyarak, suskunlaşarak ve ayrılma vakti geldiğinde, “görüşelim abi” gibi bir yalana maruz kalarak, trajik bir finalle ayrıldım.

Hayat sonradan çok fena bastırmıştı. Onların işleri güçleri, sorumluluklarını aldıkları bir aileleri ve kollarında kocaman saatleri vardı…

Hayat ağır, oyunun kuralları zor ve hiçbirimiz artık çocuk değiliz. Yeni düzende, eskinin o kontrolsüz hareketleri, salyalı geyikleri, plansız eğlenceleri artık hayatın programını bozan çocuksu hareketler olarak algılanıyor. Artık yola kendileri gibi kocaman saatleri olan, işi bilen arkadaşlarla devam ediliyor. Kendi düzenlerine benzer bir hayat kurmamış insanlarsa sıkıntı veriyor…

Fırat BUDACI / UYKUSUZ, 28 Kasım 2007, sayı–13